
Türkiye Irak arasında geçen yıl imzalanan Su İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının somut uygulama adımı 2 Kasım 2025 Pazar günü imzalanan finans mekanizma belgesi ile atıldı. Bu belge Su İşbirliği Çerçeve Anlaşması kapsamındaki projelerin finansmanına ilişkin mekanizmayı tanımlaması açısından önemlidir. Çünkü bu anlaşmanın en yenilikçi özelliği daha önceki klasik su miktarı üzerindeki müzakerelerin dışında farklı bir süreci başlatmasıdır. Bu süreçte iki ülke bölgede suyun daha verimli kullanılmasına yönelik bir stratejik, ekonomik ve hidropolitik işbirliği kapısı aralamıştır.Bu kapsamda Irak’ta su verimliliği sağlayacak müşavirlik ve müteahhitlik hizmetlerinin Türkiye’nin alacağı petrol karşılığı ile ödenmesi mekanizması oluşturulmuştur. Bu durum Türk müteahhitlik firmalarının Irak pazarına erişimini ve stratejik öneme sahip projelerde yeni fırsatlar elde etmesini kolaylaştıracaktır.
Anlaşmanın bölgesel işbirliğine etkisi
Anlaşma su yönetimi konusunda iki ülke arasında karşılıklı işbirliğini ve güveni arttırıcı bir rol oynayacaktır. Bölgede en büyük eksiklik ülkelerarası güvensizlik olup ilerlemeyi bloke etmektedir. İmzalanan anlaşma nihai hedef olarak bölgede suyun daha verimli kullanılmasını sağlamaya yöneliktir. Bunu da su paylaşımı üzerinden değil su-enerji alanındaki yenilikçi bir işbirliği anlayışı ile gerçekleştirecektir. Bu nedenle bu işbirliği iki ülke arasındaki ticareti ve karşılıklı bağımlılığı da geliştirecektir.
Türkiye–Irak Su ve Enerji İşbirliği Çerçeve Anlaşması (2024)’nın Kalkınma Yolu Projesi ile eş zamanlı yürütülmesi bir tesadüf olmayıp bu işbirliğinin geniş bir bölgesel vizyonla ele alındığını göstermektedir. Ayrıca bölgede GAP gibi bu işbirliğinin gelişmesini destekleyecek bir proje de mevcuttur. GAP’ın tarımsal üretim kapasitesi ile Kalkınma Yolu’nun sağladığı ihracat altyapısı birleştirildiğinde, tarımsal ve sanayi ihracatı için yeni bir lojistik hat ortaya çıkabilir.
Enerji ve Su Yönetiminin koordinasyonu Kalkınma Yolu ile birlikte bölgesel kalkınma için çok önemli bir dinamik oluşturacaktır. Bu vizyon ,bölgede ekonomik büyümenin anahtarı olan su ve enerji güvenliğinin entegrasyonunun sağlanması ve uluslararası bir lojistik hattın oluşması açılarından Türkiye ve Irak arasında stratejik bir fırsat ortaya koyacaktır.
Anlaşmanın Bölgede Su Güvenliği üzerine etkisi
Ortadoğu’da su kaynakları konusundaki işbirliği çabalarından, bölgenin sıcak çatışma yoğun özelliği , siyasi belirsizlikleri ve ülkelerarası güven eksikliği nedenleriyle istenilen ilerleme sağlanamamıştır. Ortadoğu’da su kaynaklarının önemli bölümü sınıraşan su kaynaklarıdır. Bazı çalışmalar bu kaynakların iklim değişikliği etkisi altında 2040-2050 yıllarına kadar yönetilemez duruma geleceğinden söz etmektedir. Bu su kaynaklarından en önemlileri Türkiye sınırları içinde Fırat ve Dicle Havzasında oluşmakta ve Basra Körfezinden denize ulaşmaktadır. Türkiye ve Irak arasındaki su çerçeve anlaşması bu nehirlerin suyunun en verimli şekilde kullanımını ilgilendirmektedir.
Türkiye Irak su çerçeve anlaşması uygulamaya konulduğunda, Kalkınma Yolu gibi diğer projelerle birlikte su-enerji-ulaşım eksenine bir bölgesel gelişme dinamiği yaratacaktır. Bu gelişmenin etki alanı bölgenin jeopolitiği ,güvenlik mimarisi ve bölge ülkelerinin siyasi geleceklerine bağlı olarak genişleyip daralabilecektir. Bu anlaşma su verimliliğini esas aldığı için su güvenliğinin sağlanmasında hidrolojik olarak etkili bir rol oynayacaktır. Bu anlaşma aynı zamanda ülkelerarasında Hidropolitik ilişkilerin gelişmesini sağlayarak su güvenliğinin önündeki politik eşiklerin aşılmasında da önemli bir rol oynayacaktır. Anlaşma bu geniş hidro-stratejik vizyonu ile sadece bu bölgede değil benzer özellikler taşıyan diğer sınıraşan su havzaları için de bir model olma özelliği de taşıyacaktır. Ancak Ortadoğu’nun sürekli bölge dışı müdahalelere açık olan Jeopolitiği, anlaşmanın hidropolitik olumlu etkilerini azaltma potansiyeli de taşımaktadır.
Anlaşmanın bölge ekosistemleri üzerine etkisi
Anlaşma Irakta su altyapısını daha verimli durumu getirdiği ölçüde suyun sektörel kullanımı da daha verimli hale gelecektir. Irak’ın güneyinde, Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştiği Şattülarap deltası çevresinde yer alan bataklıklar zengin bir biyoçeşitlilik barındırmaktadır. Kuraklık nedeniyle Dicle ve Fırat’ın debisindeki azalma ,Irakta kontrolsüz sulama , artan su kayıpları ve buharlaşma bataklıklara ulaşan su miktarını büyük ölçüde düşürmüştür. Yapılan çalışmalar ekolojik bozulmayı durdurmakta yeterli olmamıştır.
Bu anlaşma ile Irak’ın güneyindeki bataklık ekosistemlerinin korunması stratejik hedef olarak kabul edilebilir. İki ülke arasında artan işbirliği ile Irak bataklıklarının UNESCO Dünya Mirası statüsü dikkate alınarak, ekosistem temelli su yönetimi ve su tahsis planı geliştirilebilir. Ekolojik dengenin korunması , Türkiye–Irak su ilişkilerinin uzun vadeli sürdürülebilirliği için stratejik bir güvenlik parametresi olarak ele alınıp Irak’ın dönemsel ilave su talebi karşılanabilir. Anlaşmanın hızla uygulanması ve su yönetiminde ve su kullanımındaki verimsizliğin önlenmesi ekosistem için gerekli akış ihtiyacının sürdürülebilir şekilde sağlanmasında en etkili yöntem olacaktır.
